11 Eylül 2011 Pazar

Her Veda Yeni Bir Başlangıçtır..

Felaket durgunum birkaç gündür. Sanki üzerime kocaman bir kaya koymuşlar da ben altında kalmışım hiçbir şey yapamayacak hale gelmişim.

Can çekişmekten yorgun düşmüş bedenim. Kalbim sevip karşılık görmemekten bıkmış, yeniden sevmeye çekingen. Dudaklarımda 'seni seviyorum' demeyi engelleyen bir titreme, korku. Ardından dur durak bilmeyen gözyaşlarım.

İki yılın bitmek bilmeyen -ve tahminimce iki yıl daha sürecek olan- ızdırabı var üzerimde bugün. O gözü kör olasıca ızdırabın şerefine daha bir suskun, daha bir solgun, daha bir yalnızım ben..

Komik betimlemelerim, soğuk ve yersiz esprilerim ve havada kelebekler gibi uçuşan -duyanı mutlu ettiği söylenen- kahkahalarım kıkırdamalarım yok oluyor hava kararmaya yüz tutunca..

Akşam vakti sarıyor yine hüzünler çevremi, şarkıda da geçtiği gibi. Bu yangını söndürmeye gücü yetecek biri var elbet amma işine gelir mi benden bunalmadan, hiç bilmiyorum..

Her geçen saniye her şeyden bir adım daha uzaklaşıyorum bu yüzden, kabuğuma çekiliyorum.. Bu bir veda yazısıdır. Ama belirtmem gerekir ki her veda yeni bir başlangıçtır.. Ama kime veda ediyorum ya da neye veda ediyorum??

Beni inciten her şeye.. Kendimden başlayarak..


10 Eylül 2011 Cumartesi

Mümkün Hayaller Kuracağım Bundan Gayrı

Yatağıma girip yastığıma başımı koyduğum andan itibaren hayal gezegenime yolculuk başlar.
Orada kendime göre mükemmel bir erkek tasarlar ve onu hayatımın aşkı, yakışıklı, anlayışlı, karizmatik kırmızı BMW'li iş adamı ilan ederim. Prenslerde gözüm yok hem atı olan herifi ne yapayım bu zamanda. Onunla bazen
mini mini bebeklerimize bakma bazen de romantik akşam yemekleri yeyip şömine başında senaryoları yazardım.

Taaki ben uykuya dalana kadar..

Ama sabah olup abimin burnunun dibinde olduğu halde bir türlü duymayıp ya da duymaya tenezzül etmeyip kapatmadığı çalar saat güzel ve o an kalkmak zorunda olduğum için çok rahat gelen yatağımdan k
alkıp onun odasına gidip saati kapattıktan sonra ''Sanki her gün 12'de kalkıyormuşcasına ne halt var da 8'e kuruyorsun'' diye oflayıp puflayarak odama dönene kadar.

Yatağıma tekrar yatarım ve yine hayallerimi kurup uykuya dalmaya çalışırım...

Ama içimden hayal kurmak gelmez Mükemmel Erkek'in bu dünyada benim kastettiğim gibi olmadığını yani gay olduğunu hatırladığım için..

O yüzden bıraktım arkadaş ben bu hayalleri. Kendime orijinal ve azıcık da olsa imkanlı bir hayal bulana kadar envayı renkteki Stabilo kalemleri hayal edeceğim. Gerçekten.

En azından ulaşması kolay. O saatin öd koparan ve kapatılmadığı her saniye daha da sesli ve acılı viyaklayan sesini ninniye benzetip totosunu kaşıya kaşıya uyumaya devam eden abimden koparırım parayı, alırım ne rengi varsa, ne var bunda? Ohh miss gibi ''Hayaldi gerçek oldu'' tablosu. 'Yaptım olacak vol2' olurum ben bu hayallerimi gerçekleştirdiğimde.

Bu yazının anlamını taşıyan şarkı bulamadım. Sanırım kimse okullar açılıyor moduna girip şarkı yapmamış.

Reklam yapmıyorum kardeşim hemen yorum yapma.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Fark

Sevdiğini söyleyen adam: Üzer, gözyaşlarını derin dondurucuda saklar.

Seven adam: Güldürür, kahkahalarından bir buket yapar.

Sevdiğini söyleyen adam: Sana sarılmak ister, gün boyu.

Seven adam: İçi titrer, sarılamaz çoğu zaman.

Sevdiğini söyleyen adam: “Ben erkeğim” klişesinin ardına sığınır.

Seven adam: Fedakârlık yapmasını bilir.

Sevdiğini söyleyen adam: Hiç durmadan iltifat eder.

Seven adam: Kelimelere tıkıştırmaz duygularını, hissettirir.

Sevdiğini söyleyen adam: Bir şarkı sözü yazar gece vakti.

Seven adam: Kendi kelimelerini yollar kadının koynuna.

Sevdiğini söyleyen adam: Özlediğini dile getirir her fırsatta.

Seven adam: Hep yanındaymışsınız gibi hissettiğini söyler.

Sevdiğini söyleyen adam: Bir gün gider.

Seven adam: Asla gitmez.

Sevdiğini söyl…

Seven ad…

Sevdiğini söyleyen kadın: Sever.

Seven kadın: Sever.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Günaydın Dünya Ben De Yeni Uyanmıştım..


Bu zamana kadar hep boş şeylere gözyaşı dökmüşüm.. Bunu geç anladım belki, bilmiyorum belki de tam zamanında ya da her şeyin daha başındayken anladım. Ne zaman anladığımın bir önemi yok aslında. Önemli olan er ya da geç anlamam ve bir daha boş şeyler uğruna gözyaşı dökmeyeceğime söz vermem..

Bunu çok acı bir şekilde fark ettim aslında. İlkokuldan liseye kadar hep dip dibe olduğumuz ve farklı lisede olmamıza rağmen birbirimizi unutmadığımız canım arkadaşımı bir trafik kazasında kaybettim..

Eylül ayını severim, hava hep güzel gelir bana ne sıcak ne soğuk, tam kıvamında yani. Yapraklar yavaş yavaş sararır ve en sevdiğim diğer ay gelir yapraklar dökülmeye başladığında.

Sevdiğim eylül ayının ilk günü çok sevdiğim canım arkadaşımı bayram dönüşü kaybettim. Bunu öğrendiğim anda beynim durdu sanki. Söyleyene sadece ''Ne?'' dedim. Algılama sorunu yaşadım o an. Söylediğini tekrarladı ve inanmadım. Başladım gülmeye, ''ne biçim şaka yapıyorsun kızım sen? Böyle şaka mı olur?'' dedim. Sonradan şaka olmadığını anladım. Beynimde karıncalar gezdi
ilk önce, sonra bir sıcaklık yayıldı kafamda.. Ellerim zangır zangır titredi ve sıra göz yaşlarıma geldi. O kadar kötü oldu ki içim, karardı resmen..

O an ne düşündüğümü hatırlamıyorum. Islanmış yastığımdan başımı kaldırmış çevreme bakındım. Odamdaydım. Pikemi boğazıma, bacaklarımı karnıma kadar çekmiş öylece duruyordum. Zate

n insan kendini çaresiz hissettiğinde ilk önce annesini aramaz mı yanında? Benim annem benden 330 kilometre uzaktaydı, onu arayıp kötü haberi verdim sesi her ne kadar hüzünlü çıksa da içimi rahatlattı. Ama yokluğunda kendimden geçmişken cenin gibi duruyordum. O huzuru arıyordum herhalde. Kafam bomboştu. Hiçbir şey düşünmüyordum.

Düşünmek de istemiyordum. Böyle bir durumdayken çizgi filmlerde olur ya hani kahramanın aklına bir fikir gelir ve ampul yana başının üzerinde sanki o ampul benim beynimde yandı. Hayatın her şeye rağmen güzel olduğunu ve insandan önemli bir şey olmadığını anladım.

Bu yüzden kimsenin kalbini kırmamaya daha çok dikkat edeceğim. Ama ilk önce kendimden başlayacağım.. Beni zen insanlardan olabildiğimce uzak duracağım ve kendimi üzmeyeceğim onlar için. Beni sevenlere zaman ayırıp sevmeyenleri göz ardı edeceğim. Yoksa bu hayat çekilmez.. Hani hep derler ya dünyanın kaç bucak olduğunu acı çektiğinde anlarsın diye. Anladım. Acılar ve uykular büyütürmüş insanı. Bende büyüyorum yavaştan. Günaydın zalim ama bir o kadar da tatlı dünya, karşılıklı bir kahveye ne dersin? Ben de yeni uyanmıştım zaten..

Yazının şarkısı yokluğunu hala kavrayamadığım melek yüzlü canım arkadaşım için gelsin.. http://www.youtube.com/watch?v=HJZayBiffyo

Bambaşkaydın sen. Bir tanemdin, ne temiz bir kalbin vardı senin, ne kadar uzak olsak da bir o kadar da yakındık. Kimseyi üzmeyen melek arkadaşım, hep şaşırırdım, bu kız nasıl bu kadar iyi olabiliyor, diye. Seni asla unutmayacağım..

25 Ağustos 2011 Perşembe







Birini ne kadar çok sevsen de o seni bir damla bile sevmiyorsa olmuyormuş işte. Anladım. Ama sorun senin okyanusundan mı yoksa onun olmayan damlasından mı kaynaklanır? işte orasını ben çözemedim.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Güzel hayaller peşinde çok gencim çok gerçeğim.. Bu yüzden çok güzelim.

Hayal gücüm Amazon Nehri havzası kadar geniştir. Ders çalışmak yerine tuhaf hayaller kurmak en sevdiğim şeylerden. Çok klişe olacak ama hayallerle uğraşacağıma dünya barışı için uğraşsaydım tarihe adımı üstü pırlanta işlemeli altın harflerle yazdırıp, Twitter'da onaylanmış bir hesabım ve milyarlarca takipçim olurdu. Peşimde bir magazin ordusuyla Versace senin Gucci benim gezerdim. Madame Tussauds Müzelerinde bal mumundan heykellerim olurdu. Ama dünya barışı size kalsın a dostlar, ben hayallerimle mutluyum!


Küçüklüğüme dayanır bu hayalperestlik. Hep babam yüzünden ayrıca. Beni hep Şirinler Köyü'ne götürecekti uslu olursam. Ben bu yüzden çok uslu bir çocukluk yaşadım. Hep babamın bana 'Haydi kalk gidelim hemen şu anda'' demesini bekledim ama hiç demedi.


İlk hayal kırıklığını ilk aşkım babam yaşattı işte. Ama şimdi keşke yaşadığım hayal kırıklıkları Şirinler Köyü'ne gidemediğim için olsaydı diyorum. Çok hayal kırıklığı yaşadım. Yanlış insanlara ümit bağladığım için olsa gerek bu ya da o insanlarla yanlış zamanda yanlış şeyler düşündüğüm için.. Her neyse. Bu yazımın da ağlama duvarı olmasını istemiyorum.

Çok orijinal hayallerim vardır ayıptır söylemesi. Ayıptır dediysem, her Türk yalnız ve azmış kızlar gibi Murat Boz beyefendiyle 3 gün 3 gece bir yatak odasının hayalini kurmuyorum. Benim hayallerimde kızların genelinin orta karar yakışıklı bulduğu ve oldukça ünsüz olan benim tarafımdan çok sevilen bir erkek var. O konuya da girmek istemiyorum, çünkü sanırım korktuğum başıma geldi ve ben platonik bir aşka tutuldum.. Amaan olsun hayal kurmak bedava, ister aşkımın hayalini kurarım ister turşusunu.

Hayallerimin genelinde evliyim geri kalan kısmen dediğim bölümde de nişanlıyım. Yani öyle annemin sandığı gibi
  • müthiş bir lise hayatı,
  • harika bir öss başarısı,
  • süper bir üniversite yaşantısı
hayalleri kurmuyorum.
  • Lisenin yarısını bitirdim bundan sonra müthiş bir lise hayatım olsa neyime yarayacak.
  • Öss başarısı desen nanay. Geçeceksin o başarıyı. Hem zaten çobanlar full çekiyormuş hep, bırakayım hayatını kurtarsın.
  • ''Üniversiteyi n*h kazanırsın Kraker'' derken kendi kendime nasıl süper bir üniversite yaşantım olsun.
O kadar uçmadım hiç, işime de gelmiyor zaten ama uçmam abi görünen köy vakası yani bu. Benim hayallerim çok daha güzel bir kere.. Uzun uzadıya yazmak istemiyorum, en sevdiğim hayallerimden birkaç örnek vereyim.

1.Düğün hayallerim var mesela. Çok sade ama çok hoş bir düğün organizasyonu yapıyorum gece başımı yastığa koyduğum anda. Gelinliğimi düşünüyorum. Ama hiç damatlık düşünmüyorum, siyah takım elbise işte ne yani?
2.Düğünü yaptıktan sonra ee haliyle sıra geldi gerdeğe. Bunu anlatacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Şunu şuraya yazdım ya yüzüm kıpkırmızı oldu. ehehe
3.Çocuk:) Çocuklara karşı bir zaafım var. Çok seviyorum. Dilencinin çocuğundan tut yolda gördüğüm bebek arabalarındaki bebekleri bile severim. Bakarım illa ''bebiiiiş'' diyerek. Maşallah'ı eksik etmem. Benim gelecekteki bebeğim aklıma gelir hemen olsun kucağımda isterim. Allah inşallah herkese sağlıklı bir bebek verir. Çok istiyorum ve olmazsa diğer heveslerim gibi bu da kursağımda kalırsa diye korkuyorum.

Hayal kurarken de yaşıyorum aslında bu korkuyu. Ya olmazsa ya yaşayamazsam diye. İnşallah olur, herkesin gönlünde yatan onun için en hayırlısı olsun, ne diyeyim..